|
Tweet |
Tarih bazen bir günün içine sığar. Takvimdeki sıradan bir tarih, bir anda insanlık vicdanının sınav günü oluverir. 2 Ekim de tam olarak böyle bir gün. Bugün, Gazze semalarında yankılanan patlama sesleri sadece bir kentin değil, bütün bir dünyanın çığlığına karıştı.
İsrail’in küresel Sumut Filosu’na düzenlediği saldırı, uluslararası hukukun ve insanlık onurunun açıkça ihlalidir. Yola çıkan bu filo, sadece insani yardım taşıyan bir gemi topluluğu değildi; dünyaya bir hakikati hatırlatmak için, mazlumların yanına bir ses olmak için denizleri aşan bir iradeydi. Limana varmadan hedef alınması ise mesajın ne kadar rahatsız edici bulunduğunun göstergesiydi.
Bu saldırıdan hemen sonra Gazze’ye yönelik hava operasyonlarının başlaması, planlı bir senaryonun sahnelendiğini açıkça ortaya koyuyor. Çünkü Gazze, yıllardır bir coğrafyadan çok daha fazlası… Gazze, susturulmak istenen bir hafızanın, yok edilmek istenen bir direnişin adı.
PEKİ GAZZE NEDEN BU KADAR HEDEFTE?
Çünkü Gazze, unutturulmak istenen bir hakikati sürekli hatırlatıyor: Zulüm ne kadar büyük olursa olsun, bir avuç insanın direnci bazen dünyayı sarsar.
Tarih boyunca nice büyük ordular, nice teknolojiler, nice güçler çıktı karşımıza… Hepsi bir zamanlar yenilmez sanıldı. Ama tarihin akışını değiştiren, sayıca az ama inançça güçlü olanlardı. Bugün Gazze’de, bombaların gölgesinde nefes alan o insanlar; çocuklarının elinden tutup yıkılmış sokaklarda yürüyen anneler; yerle bir olmuş evlerin önünde ezan sesine sığınan yaşlılar… Onlar, dünyanın vicdanını harekete geçiren sessiz kahramanlardır.
Bu saldırılar sadece bir bölgeyi hedef almıyor. Aslında hedef alınan, insanlığın kolektif hafızasıdır. İsrail’in her bombası, sadece Gazze’nin binalarına değil, uluslararası hukukun duvarlarına da çarpıyor. Ve maalesef, dünya bir kez daha bu tablo karşısında büyük oranda sessiz. Haber bültenlerinde birkaç saniyelik görüntü, sosyal medyada hızla akıp giden birkaç kare… Oysa bu görüntüler, tarihin utanç arşivine işleniyor.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, bugün yaptığı açıklamayla bu saldırıyı “açık bir terör eylemi” olarak nitelendirdi. Açıklamada, “İsrail’in Sumut Filosu’na saldırısı ve Gazze’ye yönelik başlattığı bombardımanlar, uluslararası hukukun açık ihlalidir. Bu eylemler, bölgesel barışı ve insanlık değerlerini hedef alan terör saldırılarıdır” denildi.
Bu açıklama, yalnızca diplomatik bir metin değil; aynı zamanda tarihe düşülen bir kayıttır. Çünkü bu topraklarda, zalime karşı söylenen söz sadece söz değildir tarihin yönünü belirleyen iradedir.
Gazze bugün, karanlığın ortasında ışığını saklamadan yanıyor. Bu ışık, teknolojik gücün gölgesinde bile sönmeyecek kadar derin bir yerden geliyor: inançtan, adaletten, insanın özgür yaşama arzusundan…
Ve bizler, bu hakikatin şahidiyiz. Kalemimizle, sözümüzle, duruşumuzla…
Bugün sessiz kalmak, yarının utanç sayfasında suskun bir imza bırakmak demektir. Gazze susmadı. Bombaların arasında bile “varım” dedi. Biz de susmayacağız. Çünkü Gazze’ye atılan her bomba, aslında insanlığın vicdanına düşer. Ve o vicdan, gün gelir hesap sorar.