casibom
jojobet
1xbet betist supertotobet
hoşgeldin bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu 2025
Marsbahis
deneme bonusu veren siteler
Holiganbet
Bugun...



Mehdi’yi Beklemek mi, Sorumluluğu Üstlenmek mi?


facebook-paylas
Tarih: 21-04-2025 00:32

Mehdi’yi Beklemek mi, Sorumluluğu Üstlenmek mi?

Kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman rehavetten, kimi zaman da sorumluluktan kaçmak için… İnsanlık tarihi boyunca kurtarıcı beklemek bir alışkanlık olagelmiştir. Dinlerin, mezheplerin, ideolojilerin ortak bir noktası da budur: En sonunda biri gelecek, düzeni kuracak, kötülüğü silecek, iyiliği egemen kılacak. Bu, kula hoş gelen ama zihni uyuşturan bir hayaldir çoğu zaman.

 

Bugün İslam dünyasının büyük kısmı da bu hayalin peşindedir. İmanlı ama edilgen; inançlı ama pasif bir bekleyiş içindedir. Mehdi gelecek… Dünyayı zulümden kurtaracak… Ümmeti toparlayacak… Adaleti tesis edecek… Biz de onu seyredecek, ardından yürüyeceğiz. Böyle düşünülüyor. Böyle anlatılıyor. Böyle bekleniyor.

 

Oysa Kur’an bu bekleyişin içine yerleştirilmiş değildir. Kur’an’ın satırlarında Mehdi’ye dair tek bir ayet yoktur. Hz. Peygamber’in sahih hadislerinde de bu inanç, yoruma açık şekilde ve çok sınırlı bir biçimde geçer. İslam’ın büyük mütefekkirlerinden İbn Haldun bile, bu tür rivayetlerin tarihsel bağlam içinde değerlendirilmesi gerektiğini, Mehdi inancının kesin dini bilgi hükmü taşımadığını ifade eder. Bu yüzden Mehdi’ye inanmak farz değildir, ona inanmayan da dinden çıkmış olmaz.

Bugün yaşadığımız kaosun, dağınıklığın, geri kalmışlığın, zilletin sebebini dışarıda değil içeride aramak zorundayız. Küçük bir İsrail karşısında paramparça olmuş bir coğrafyada, akıl, bilim, strateji, üretim, birlik ve özgüven yerine hâlâ Mehdi’yi beklemek, yaşadığımız krizlerin ta kendisidir.

 

Çünkü Mehdi beklentisi, felsefi olarak insanın kendi sorumluluğundan kaçma arzusunun dini bir kılığa bürünmüş halidir. “Ben yapamam, ama biri gelir yapar” demenin konforlu versiyonudur. Oysa insanın yeryüzünde halife oluşu, sorumluluğu üstlenmesiyle mümkündür. İnsanın eşref-i mahlûkat oluşu, aklını kullanması ve iradesini harekete geçirmesiyle anlam bulur. Yoksa eylemsiz bir iman, yorgun bir tevekkül, devamsız bir ümmetten ibaret kalırız.

Peygamber Efendimiz’in, “Kıyamet koparken bile elinde bir fidan varsa, onu dik” buyruğu, sadece bir çevre mesajı değil, bir ahlak manifestosudur. Bu, umudun değil; sorumluluğun, vazifenin, çabanın merkezde olduğu bir bakış açısıdır. Kıyamet kopuyor olsa bile vazifeni yap! Çünkü senin görevin sonucun ne olacağı değil, senin ne yaptığındır.

 

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethederken Mehdi’yi beklemiyordu. Bu görev bana düşer, diyerek yola çıktı. Bilgiyle donandı, ilimle büyüdü, iradeyle yürüdü. Kudüs’ü kurtarmak için yola çıkan Selahaddin Eyyubi de Mehdi gelmeden yola çıkanlardandı. Çünkü onlar biliyordu ki kurtuluş beklenmez, inşa edilir.

 

Ama bugün, televizyon ekranlarından Mehdi’nin alametlerini sıralayanlar, toplumu Mehdi efsaneleriyle uyutanlar, ümmeti ayağa kaldırmak yerine uyutmayı tercih edenler çoğaldı. Bu zihinsel teslimiyet, bu bekleme hali, ümmeti ilimden, birikimden, siyasetten, ekonomiden ve medeniyet inşasından uzaklaştıran derin bir rehavettir.

Mehdi’nin gelip gelmeyeceği, gelip geldiyse kim olduğunun hiçbir önemi yoktur. Çünkü Allah, kulunu ne zaman Mehdi’nin gelip gelmediğinden, ne de kıyametin vaktinden sorumlu tutacaktır. Ama “Ben sana akıl verdim, güç verdim, imkân verdim. Ne yaptın?” diye soracaktır. Soru nettir, kaçış yoktur.

 

Bu yüzden kurtarıcı aramak yerine, kurtarıcı olmaya çalışmak gerekir. En azından bir kıvılcım yakmak, bir taşı yerine koymak, bir duayı fiille taçlandırmak gerekir. Herkes kendi çapında bir Mehdi’dir; herkes kendi evini, sokağını, işini, kalbini ve ahlakını düzeltmekle yükümlüdür. Bir toplum böyle düzelir. Bir ümmet böyle yeniden doğar.

Dünyanın sonu elbet gelecek. Ama senin görevin dünyanın sonunu konuşmak değil, bitmeyen bir ahlakla, tükenmeyen bir gayretle bugünü inşa etmektir. Çünkü Mehdi, geleceği meçhul bir kişi değil; bugünü sorumlulukla karşılayan bir irade olabilir.

 

Beklemekle değil; yürümekle, çalışmakla, üretmekle, dirilmekle olur bu iş.

 

Ve unutma: Bazı insanlar Mehdi beklerken, bazıları Mehdi gibi yaşar.




Bu haber 354265 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI