|
Tweet |
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah, dönüş yapsınlar diye, işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”
(Rûm, 30/41)
Kur’an’ın bu evrensel uyarısı, yalnızca çevreyi değil, ekonomik hayatı da içine alan bir gerçeği bildirir. Çünkü düzenin bozulması sadece doğada değil; ticarette, kazançta, paylaşımda ve vicdanda da yaşanır.
İnsan, kazancını helal ölçülerden uzaklaştırdığında; faiz, israf, spekülasyon ve haksız kazanç sıradanlaştığında, ekonominin ruhu ölür. Bugün dünyanın dört bir yanında görülen krizler, iflaslar, gelir uçurumları ve açlıklar, aslında ilahi dengenin bozulmuş hâlidir.
•••Ahlakın Bozulduğu Yerde Ekonomi Ayakta Kalmaz
Kur’an’da ekonomik hayatın özü, ölçü ve adalet kavramlarıyla anlatılır.
“Ölçüde ve tartıda haksızlık etmeyin.”
Bu ilke, piyasada sadece rakam değil, vicdan bulunması gerektiğini ifade eder.
Modern dünyanın “sınırsız kazanç” anlayışı, ölçüyü bozmuştur. Üretim artık ihtiyaca değil, tüketime göre yapılmakta; reklamlarla arzu pompalanmakta; israf, medeniyetin göstergesi gibi sunulmaktadır. Oysa Kur’an, bu sapmayı “zulüm” olarak tanımlar. Çünkü zulüm yalnızca insana değil, ekonomik düzene de yapılabilir.
Faiz sistemiyle zengin daha zenginleşirken, emeğiyle geçinen yoksulun alın teri değersizleşmiştir. Bu, sadece bir ekonomik tercih değil; ahlaki bir iflastır.
•••Ekonominin Vicdanı
Ekonomi, sadece paranın değil; emanetin de yönetimidir. Helal kazanç, hem bireysel hem toplumsal huzurun anahtarıdır. Çünkü helalin olduğu yerde bereket, haramın girdiği yerde bozulma vardır.
Kur’an’ın iktisadi düzeninde;
•Kanaat, güvenin temeli;
•İsraf, fakirliğin habercisidir.
Bir toplum kanaat duygusunu kaybederse, üretim hırsına teslim olur; tüketimi kontrolsüz hale gelir ve sonuçta borçla ayakta durur. Borçlu toplum özgür olamaz; bağımlı ekonomi bağımsız siyaset üretemez.
Oysa İslam ekonomisi, “büyüme”den önce huzuru, “kâr”dan önce adaleti, “rekabet”ten önce rahmeti esas alır. Zenginliğin anlamı, başkasını yoksullaştırmadan zenginleşebilmektir.
•••Ekonomik Kriz mi, Ahlaki Kriz mi?
Bugün yaşadığımız ekonomik çalkantılar, sadece para politikalarının değil, ahlaki politikaların çöküşüdür. Çünkü adalet olmadan ekonomi, paylaşım olmadan refah, vicdan olmadan zenginlik sürdürülemez.
Allah “işlediklerinin bir kısmını tattırıyoruz” buyururken, ekonomik sıkıntıların arkasındaki ilahi mesajı da bildiriyor: Bu bir ceza değil, uyanış davetidir. İnsan, yanlış düzeni kendi eliyle kurmuşsa, doğru düzeni de kendi eliyle kurmalıdır.
•••Ekonominin Kalbinde Rakam Değil Rahmet Olmalı
Düzenin bozulduğu yerde yeniden inşa, vicdanla başlar.
Kazancın helalle, üretimin adaletle, paylaşımın merhametle buluşmadığı bir ekonomi, ne kadar büyürse büyüsün, sonunda çöker.
Kur’an’ın çağrısı bugüne de ışık tutuyor:
“İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden düzen bozuldu…”
Öyleyse bize düşen, bozulanı onarmak;
hırsa karşı kanaati, faize karşı emeği, israfa karşı ölçüyü yeniden hâkim kılmaktır.
Çünkü vicdansız kazanç büyürken, insan küçülür.
Ve unutmayalım: Ekonomik denge, ahlaki dengenin yansımasıdır.
“Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.”
(Nahl, 16/90)